Sürdürülebilirlik
Yerleşme ve tüketme alışkanlıklarımızın yarattığı sorunlar tüm dünyanın ortak problemlerinden biri. Küresel ısınma, çevre kirliliği, yok olan yaşam alanları, kimliksizleşen yerleşmeler ve sağlıksız toplumlar günümüz sorunlarının başını çekmekte. Bu sorunların en önemli sebepleri insan aktiviteleri ve kentleşme. En akılcı ve kalıcı çözüm de durdurulamayan kentleşmeyi doğaya daha uyumlu hale getirmek.
Günümüzde dünya nüfusunun yarıdan fazlası kentlerde yaşamakta. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu rakamın artmakta olduğu ve artacağı da malum. Sadece kentte yaşamla değil, tüketim alışkanlıklarıyla da insanın çevreye olan etkisi sürekli olarak artıyor.
Batıdaki Endüstri Devrimi ile 19. yüzyıl sonrasında fosil yakıt kullanımındaki fazla artış, 20. yüzyıl sonlarında ise küresel boyutlardaki çevre sorunlarına yol açtı. 1973 ve 1979’daki enerji krizleri ise yenilenemeyen enerji kaynaklarına bağımlılığın boyutlarını gözler önüne serdi. 21. yüzyılda ise insan kaynaklı salınan sera gazı etkisinin yarattığı tehdit artık biliniyor. Ve bu konudaki farkındalık gittikçe artmakta.
Tüketim, çevreye verilen zarar, kentleşme vb. kolayca durdurulabilecek alışkanlıklar değil. Ancak durdurmazsak bile zararı en aza indirmenin çeşitli yolları var. Nedir bu yollar diye soracak olursak, cevap; “sürdürülebilirlik” kavramında. Sürdürülebilirlik denildiğinde akla ilk olarak çevrenin korunması geliyor. Evet, sürdürülebilirliğin en önemli noktası doğal çevrenin korunması ama sadece bununla sınırlı bir kavram değil. Dolayısıyla sürdürülebilirlik tanımı yapılırken çevreyi koruma ile arasındaki ayrımı göz ardı etmemek gerekiyor. Çevre korumada doğa merkeze alınırken; sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda işin içine sosyal ve ekonomik eksenler de giriyor. Yani sürdürülebilirlik doğal kaynakların gelecek kuşaklara aktarılmasını amaçlıyor ama bunu günümüz insanlarının ihtiyaçlarını göz ardı etmeden yapıyor.
Michigan Üniversitesi şehir planlama bölümü doçenti, Scott Campbell sürdürülebilirliği, bir sistemin kendini devam ettirmek için uzun vadeli yeniden üretimi olarak tanımlıyor. Ve evet yaşadığımız çevrenin döngüsel bir sistem olduğunu unutmamamız gerekiyor. Sürdürülebilirlik tanımı pek çok konuda ve pek çok alanda ele alınıp, yeniden yeniden açılabiliyor. Ekolojik açıdan incelendiğinde kaynaklara yönelirken, ekonomik açıdan bakıldığında sermayeye de değinebiliyor. Dolayısıyla ne olursa olsun sürdürülebilirlikten bahsederken asıl konumuzun doğa olduğunu unutmamak gerekiyor.
Kentler ele alındığında, kentte en çok imzası olan tasarımcıların gözüyle bakarsak, gerek kentsel gerekse mimari düzeyde, global ekosistemlerin taşıma kapasitelerini aşmadan toplumların yaşam kalitesinin yükseltilmesi olarak ifade edilebiliyor.
Sürdürülebilirlik kavramı pek çok alanda ve pek çok uygulamayla karşımıza çıkmakta ancak gelecek nesillere yaşanabilecek bir dünya bırakmak hepsinin ortak noktası.
Sürdürülebilirliği çevresel, ekonomik ve sosyal alanlarda ele almak gerekiyor. Yerleşmelerin devamlılığını ve çocuklarımızla torunlarımız için yaşabilir bir dünyayı istiyorsak; bu üç alanda dengeyi sağlayabilmeliyiz.
Peki ya biz ne yapabiliriz?
Büyük çaptaki kurumsal firmalar artık her yıl kendi sürdürülebilirlik raporlarını yayınlıyorlar. Bununla da yetinmeyip dünya ile ilgili projeler ve çalışmalar ortaya çıkartmaya çalışıyorlar. Çünkü bunu yapmak zorundalar. Ve işin aslı biz de yapmak zorundayız. Evimizde, iş yerimizde, günlük rutinlerimizde yaptığımız ufacık değişiklikler uzun zamanda çok etkili olabilecek şeyler. Aydınlatma, ısınma, temizlik ve hatta beslenme alışkanlıklarımızdaki değişiklikler geleceğe katkımız olacaktır.
Örneğin; enerji tasarruflu ampuller ilk adım için oldukça kolay ve uygun. Elde bulaşık ve çamaşır yıkama alışkanlığımızdan vazgeçerek ve makinelerimizi tam dolu iken çalıştırarak hem su hem de enerji tasarrufunda bulunabiliriz. Ya da evimizdeki ve işyerimizdeki elektronik aletleri kullanılmadıkları zamanlarda tamamen kapatmaya biraz daha özen gösterebiliriz. Ve geri dönüşüm, gün içerisinde organik atıklarımızla geri dönüştürülebilir atıklarımızı ayırmamız bile şimdilik iyi bir başlangıç olacaktır.
Daha fazlası diye sorarsanız, ne mutlu size! Bu konuyu biraz daha araştırmanızın vakti gelmiş demektir.